Öğretmen derste kan dolaşımını anlatıyordu. Konuyu daha iyi anlatmak için bir örnek verdi:
- Mesela çocuklar, baş aşağı duracak olursam, yüzüm kızarır. Neden? Çünkü kan, yerçekiminin etkisiyle başıma hücum eder.
- Eveeet! dedi sınıf.
Çocukların anladığından memnun, öğretmen başka bir konuya geçmek için sordu:
- Şimdi söyleyin bakalım: her zamanki gibi ayaklarımın üzerinde durduğumda neden kan ayaklarıma hücum etmiyor?
Yine hep beraber cevap verdiler
- Çünküüü ayaklarınız boş değiiiil.
...
Öğretmen balinaları anlatıyordu.
- Bu kadar büyük cüsselerine rağmen çocuklar, balinalar bir insanı yutamazlar. Çünkü boğazları çok dardır.
Küçük bir kız itiraz etti:
- Ama Yunus Peygamberi bir balina yutmuş.
Öğretmen ısrar etti.
- Bu fiziksel olarak mümkün değil çocuğum. Dediğim gibi balinaların gırtlağı çok dardır.
Küçük kızın neşesi kaçtı. Somurtarak;
- Cennete gidince bunu Yunus'a soracağım.
- Ya Yunus cehenneme gitmişse?
- O zaman siz sorarsınız.
Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki herkes acayip çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra sınavın yapılacağı gün gitmişler bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra mikroskoplar. Hocada başlarında bekliyorken demiş ki, "Bu mikroskoplarda lam'da bir böceğin bacağı var, sınavınız bacağından böceği tanımak" Tabi hemen itirazlar, ama fayda etmemiş, hoca dediği dedik. Öğrenciler mikroskopların başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar. En sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş :
''Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?" Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış :
"Tanısana hadi, tanısana kim olduğumu"
İki sarışın yolda yürürken yerde bir makyaj aynası gözlerine ilişir. ilk sarışın kapağını açar ve bakar :
- Resimdeki yüz bana çok tanıdık geldi şekerim... der. Sıra ikinci sarışındadır, aynayı arkadaşının elinden çekistirir ve şöyle der :
- Tabii ki tanıdık gelecek aptal, bu benim... xD
Şehrin birinde yaşayan çok güzel bir kız varmış. Şehirdeki bütün Delikanlılar onun kalbini
çalabilmek ve onunla evlenebilmek için çaba sarfederlermiş ama o her defasında "
_Hayır, benim hayallerimde yaşayan bir delikanlı var. Ben onu bekliyorum" dermiş.
Aradan günler aylar yıllar geçmiş, bu kız evinin penceresinden bakarken yoldan geçen
bir delikanlıyı görmüş ve evet demiş; işte bu benim beklediğim, hayal ettiğim insan. Koşarak inmiş
merdivenleri delikanlının yanına gitmiş,
hafifçe sırtına dokunmuş ve
_ "bakarmısınız?" demiş.
Delikanlı dönmüş ve hafif bir gülümsemeyle
_"buyur teyze bir şey mi istedin?" demiş.
Bir gun melekler telas icinde Allah'ın yanına cıkmıs, yerlerinde duramaz bir sekilde
Melekler - Allahım Allahım, Amerikaa ile ingilizler savasa girdi yardım yapmalıyız
Allah - AA dert etmeyin onlar islerini bilirler bırakın kendi hallerine demis
Aradan bir iki gun gecmis melekler yine telasla gelmis ve
Mehmet ile Handan öğrenci olup, aynı evi paylaşmaktadırlar. Bir gün Handan ve Mehmet, Mehmet'in annesini yemeğe davet ederler. Mehmet'in annesi akşam yemeği süresince Handan'ı uzun uzun süzer ve aslında Handan'ın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu, acaba aralarında ev arkadaşlığından daha ileri bir boyutta bir ilişkinin mevcut olup,olmadığını merak eder.
Aklını okumuşçasına Mehmet annesine der ki:
Ne düşündüğünü biliyorum ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız, ötesi yok. Akşam yemeğinden sonra Mehmet'in annesi evine döner. Aradan bir iki gün sonra Handan der ki:
Mehmet, annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesini bulamıyorum.
Mehmet yanıtlar:Annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum ama ben yine de kendisine bir mektup yazayım.
Oturur ve yazar: Anneciğim, gümüş çorba> kasesini sen aldın demiyorum, ama
almadın da demiyorum. Fakat konu şu ki: Sen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesi kayıp. Sevgiler oğlun Mehmet.
Bir hafta sonra Mehmet'in annesinden mektup gelir:
Sevgili oğlum: Handanla yatıyorsun demiyorum, ama yatmıyorsun da demiyorum. Fakat konu şu ki: Handan kendi yatağında yatıyor olsaydı, gümüş çorba kasesini çoktan bulmuş olurdu. Sevgilerle annen...
Melekler - Allahım bu seferde Fransa savasa katıldı hemen mudahale etmeliyiz..
Allah - Karısmayınnn onlar islerini bilirler - demis
Aradan bir iki gün gecince yine melekler apar topar solugu Allah!ın katında almıslar ve
melekler - Aman Allahım, bu seferde Turkler savasa katıldı
Allah - Olamaz hemen bana tüm silahlarımı getirin kusanmalıyız, onlar herseyi bana havale ederler
Soguk ve karli bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir
isadami ve sekreteri arabalarini terketmek zorunda kalirlar ve uzun bir yuruyusten sonra usumus ve islanmis durumdayken bir kulube bulurlar. Kulubede bir yatak, bir uyku tulumu ve bir
suru battaniye bulunmaktadir. Geceyi gecirmeye hazirlanirlar ve
isadami centilmen olarak,yatagi sekreterine verir, "ben yerde uyku tulumunda uyurum" der. Sekreter yatagina yatar,adam uyku tulumunun icine girerek fermuari ceker.Bir sure sonra tam uyumak uzereyken, sekreterinin sesini
duyar:
"Efendim, ben cok usuyorum." Adam fermuari acar
uyku tulumundan cikar, bir battaniye alip kadinin uzerine orter,
tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak uzereyken yine
sekreterinin sesini duyar:
"Efendim, ben hala cok usuyorum."
Adam yine fermuari indirir, tulumdan cikar, bir battaniye daha alip kadinin ustune orter, uyku tulumuna girerek fermuari ceker.Tam uykuya dalacagi sirada yine duyar:
"Ben yine coooook usuyorum."
Adam yattigi yerden "Bir fikrim var" der,
"burasi issiz bir yer. Neler oldugunu kimse goremez,istersen
evliymisiz gibi davranabiliriz."
Genc kadin kikirdar:
"Tamam bana gore hava hos." Adam yattigi yerden
avazi
ciktigi kadar bagirir:
"OYLEYSE KALK VE KAHROLASI BATTANIYEYI KENDIN AL .''
gsL ama diiL mi??